Selçuklu Devleti yeme-içme açısından çok sade bir kültüre sahiptir. Anadolu Selçuklu mutfağını
şekillendiren en önemli iki olgu, yerleşik yaşama geçiş ve İslamiyet’in kabulüdür. Selçuklu, gerek
iklim, gerek toprak özellikleri açısından Anadolu ve Orta Asya’dan farklı olarak sayısız balık ve deniz
ürüneleri de tüketilmiştir.Balık ve deniz ürünlerinin Selçuklu mutfağında yer alması, pek çok bakımdan
olduğu gibi yeme içme açısından sade bir kültüre sahip olan Selçuklu Devleti’nde balık ve deniz
ürünlerinin önemini gösterir.Selçuklu mutfağında Beyşehir Gölü balıkları sazan, pullu sazan, kadife
balığı, su kefali, akbalık gibi balıklar tandır ve tava olarak tüketilmiştir.Bizanslılar balık yemeklerini çok
severek tüketmişlerdir.Roma’dan devraldıkları taze balıkların tuzla kurutarak saklanması, salamura
yapılmasının yanı sıra palamut, torik ve lüfer gibi balıkları yeme alışkanlıkları Türk imparatoru Fatih’in
sofrasında devam etmiştir.Osmanlı mutfağı ile Roma ve Bizans ortak damak tadı olan balık yemekleri
kefal çorbası, uskumru dolması, gümüş ve lüfer balığıdır. Bizanslıların en sevdiği lezzetler arasında
Karadeniz ve Hazar Denizi’nden getirilen havyar, balık yumurtası, denizkestanesi, tarçınlı uskumru
dolması, fıstıklı üzümlü midye dolması, çeşitli balıklar ve deniz ürünleri yer alır. Bizanslılar , avladıkları
balıklarla yetinmeyip İngiltere’den ringa balığı, Hazar Denizi’nden havyar çeşitleri almışlardır.Kuru
üzüm, fıstık ve pirinçle doldurulmuş mürekkep balığını şölen sofralarına taşımışlardır.