Bu güzel balığın avı eylül ayına mehtaplı gecelerde başlar. Kış ortasına kadar devam ederse de yağlı ve makbul zamanı turfanda tutulduğu eylül, ekim ve kasım aylarıdır. Lüferin eti beyaz, çok hafif ve hazmı gayet kolaydır. Turfanda zamanında ızgarasına doyulmaz. Gayet zeki ve sert bir balık olduğundan çok zor, fakat o nisbette çekici ve heyecan vericidir. Bunun için bütün balık meraklıları bu balığın peşindedirler. Turfanda balık Boğaziçi’nde Beykozla Paşabahçe arasında tutulursa da buna dair kat’i bir şey söylenemez. İstinye’deki küçük koyda, Yeniköy açıklarında, Anadolu hisarı kıyılarında tutulduğu da olur. Balığı bulmak bir talif ve tesadüf meselesidir. Tutmak da maharet ve tecrübe ister. İyi bir lüfercinin balığı bulamadığı olduğu gibi her eline olta alanın da tutulmadığı görülür.
Eylül ayının poyraz ve hafif rüzgarlı akşamlarında, güneş battıktan sonra sandalla yukarıda saydığımız yerlerden işi talihe bırakıp birine gidilir.Esasen her gidilen yerde bir çok sandalın toplanıp balık beklemekte oldukları görülür. Sıkılmadan, usanmadan soğukta, o rutubetli gecelerde hatta hiç konuşmadan balığın yem yediği zamanı beklemek lazımdır.Çünkü bu balığın yem yediği zaman belli değildir.
Bazen zokaya dokunur, fakat yutmadan geçer.Bazen de daha derinde, yahut daha yukarı derece suda olur.Bunun için beklerken ara sıra derinlik derecesini değiştirerek aramak icap eder.Bazen de delice, hırsla yeme salar daha olta dibi bulmadan kapar ve tutulur.Bunlar hep tesadüfe bağlıdır. Balığın zokaya geldiği hafif dokunmalardan anlaşılır, evvela yemi muayene eder, koklar ve ucundan tırtıklayarak tutar, bu saniyelerde çekmek balığı kaçırmak olur. Bırakmalı istediği kadar oynasın, bir aralık birden eldeki olta gevşer, bu tam zamanıdır, balıkçı kuvvetle ve süratle oltasını çeker, tecrübeli bir balıkçı bu hale gelmiş bir balığı muhakkak zokaya takar.
Fakat biraz evvelde söylediğim gibi bunda epeyce maharet ister, çünkü çekilecek saniyenin tayini mühim bir meseledir.Biraz acele edilirse yemi tamamiyle yutmamış olur ve kurtulur.Ağır alınırsa oltanın gevşeğinden istifade edip hemen misineyi dişleriyle keser, gene kurtulur.
Balığı çekerken oltayı hiç gevşetmemelidir.Çünkü o anda keskin dişleriyle misineyi keser.Balığı sudan alırken de dikkat etmek lazımdır, su sathına gelince sağ eli suya kadar indirip mümkün olduğu kadar zokayı misineden tutup sandala almalıdır.Sudan çıkınca bu balığın sırf kendine mahsus bir çırpınışı vardır, o kadar sert titrer ki yakın olan sandallardan bu çırpınış iyice işitilir.