Ayvalık… Asırlardır Türk yeme içme ve eğlence kültürümüzde önemli yeri olan, bazen gam bazen neşe kaynağımız, milli içkimiz rakının beğendiği, hayat bulduğu, yeşerdiği ortam…
Kimselerin yaşamadığı 3-5 mil mesafedeki yirmi iki tane bakir adasına günlük tekne gezintileri yapılır. Bu adaların içinde meyhanelerle dolup taşmış bir tanesi vardır ki, buralarda balığın envai çeşidi ot ve sebzeyle birleşip değişik bir tatla sunulur. Bu özelliği ile diğer adalardan farklı, kendine özgü bir lezzet üssü olmuştur Cunda. Yerli ve yabancı ziyaretçiler ile dolup taşan Cunda’nın olağanüstü tepesi Şeytan Sofrası’ndan seyredilen eşsiz doğa manzarası, her yönüyle zihinlere kazınır. Geçmişten bugüne Ege’nin kültür ve ticaret limanı olarak bilinen Ayvalık, mübadeleyle Balkanlar’dan, Makedonya’dan, Girit ve Midilli’den gelen insanların yöresidir. Ayvalık’ın güzellikleri anlatmakla bitmez…Körfezin karşı yakasından gelen eşsiz çam kokusu, denizi yalayarak aldığı iyot, poyraz eşliğinde Ayvalık’a hayat verir.İnsanların güzelliği de ayrı bir gizemdir. Ayvalık, içtikçe açan, açıldıkça içtiren bir atmosfere sahiptir. Akşam olunca, karadan ve denizden ulaşılabilen bir Cunda serüveni başlar. Sahil meyhanelerinden gelen hoş fasıl sedaları ve güneyden esen imbat, sizi bambaşka bir aleme alır götürür. Sunulan mezeler balık ağırlıklı deniz ürünleri, ot ve sebze karışımıdır. Bu sentez tamamen yöreye özgüdür. Rakı tüketiminin bu kadar fazla olmasıda mezelerin fazla ağır olmayışındandır.
Ayvalık, doğasıyla, Rum evleriyle, ılık denizinin sunduğu farklı balık çeşitleriyle ve iyi içki içilen bir yer olmasının getirdiği kendine has “Rakı, Balık; Ayvalık” deyişiyle ünlenmiştir.
ÇAMLIK, AYVALIK, CUNDA, GELSİN RAKI BALIK ROKA
Alıntı: Erkan Acurol